Merhaba,
Neredeyse, her ilk blog girdisi 'kim' merakıyla başlar, bu yüzden bu soruyla başlamaya karar verdik.
Necplutra Multistudio olarak, Anadolu'nun zengin kültürel mirasının binlerce yıllık köklerini gelecek nesillerimiz için korurken, antik dünyayı geleceğin dünyasıyla harmanlıyor ve ileriye taşıyoruz. Teknolojiyi korumak, geliştirmek ve kültürlerin yeşerdiği bu topraklardaki hayatı sürdürmeye katkı sağlamak üzere güçlü bir araç olarak benimsiyoruz.
Peki, tam olarak ne yapıyoruz?
Anadolu'nun tarihi mekanlarını, kültürel simge yapılarını ve antik şehirlerini, o görkemli geçmişi, sanal gerçekliği kullanarak hayata döndürüyoruz. Bu sürükleyici yaklaşımla, zamanda seyahat etme, medeniyetlerin ayak izlerinin yankıları arasına adım atma ve ruhunu tamamen yeni bir şekilde hissetme şansı sunuyoruz.
Dijital belgeselciliği, sinematografik bir senaryo ve hikâye anlatıcılığıyla birleştirerek ören yerlerini, tarihi anları, antik ritüelleri, dönemin insanlarının hayatını ve inançlarını ziyaretçilerimize zamanda yolculuk yaptırarak medeniyetin izlerini o günkü gibi orada bulunup, oraya ait hissedebilecekleri şekilde daha derinden hissetmelerini sağlıyoruz.
Örneğin, Didyma Apollon Tapınağı'ndaki eski bir ritüele bizzat katılarak deneyimleyebilirsiniz. O zaman kahinin kendisini sanal gerçeklikte görebilir ve kehanete tanık olabilirsiniz.
Ancak, bu yolculuklarınızda yalnız değilsiniz! Sizlere eşlik eden bilge kahramanımız Seferî, bulunduğunuz ân ve yer hakkında bilgi verirken hikâyeler anlatarak, ânı yaşamanızı ve öğrenirken eğlenmeniz için de interaktif deneyimler sunuyor.
Nasıl yapıyoruz?
Basitçe, sizi üç boyutlu bir sanal gerçeklik dünyasına ılınlıyoruz! Her bir kültürel miras eserimizi dijital ortama aktararak, eserlerin binlerce yıl önceki dijital ikizlerini hem kendi yazılımlarımız hem de yardımcı yazılımlar aracılığıyla gerçekçi üç boyutlu modellerle oluşturuyoruz. Böylece, bu projeleri oyun motorunda bir araya getirerek, VR (sanal gerçeklik) ile de deneyimlenebilecek etkileşimli bir müzecilik deneyimi sunuyoruz.
Şimdi, biraz da Seferî'den bahsedelim.
Seferî, hayatta olmasının sebebinin keşfetme arzusu olduğuna inanan, zamanlar arasında seyahat edebilmek için türlü maceralar yaşamış, nice yer görmüş ve insanlar tanımış bir gezgindir.
Onun gözlerinde daima ışıldayan merak, keşfetme arzusunun ateşini sürdürür. Kendisini geçmişi olmayan bir insan olarak tanıtsa bile seyahat ettiği her yerde ait olduğu bir yeri bulmaya çalışır. Yaşadığı her ânı bir macera olarak görür ve yediği içtiği, seyahat ettiği her yerde bir aitlik arar. Yaşamı ve sanat arasında ince bir denge kurmaya çalışır. Ozan sıfatını benimsediğinden, her ânı bir şiir kadar özel görür, hayatını bir şiir gibi yaşar.
Hikâye anlatmak için her boş zamanı değerlendirir,bir eser yaratırken, yaşamın içindeki sihri görebilen nadir ruhlardan biri olmayı sürdürmeye çalışır.
O, tarihi ve edebiyatı, bir ders kitabının sayfalarında değil, yaşamın dokusunun içinde canlanması gereken bir hikâye olduğunu düşünür. İnsanlarla sohbet etmeye, gülmeye, eğlenmeye ve içkiler içip, çevresindeki insanların kalplerine yolculuğa çıkmayı âdeta âşıktır. İnsanlara her zaman sevecen ve iyiliksever bir şekilde yaklaşır.
İlk blog girdimizi, Seferî'nin bir sözüyle bitirelim.
Her hikâye bir köprüdür; geçmişin ruhunu bugünün kalp atışına taşımanın bir yoludur. Her hikâye geçmişin özünü ileriye taşımanın yoludur. Bir hikâyenin gerçeklik payı, bulundukları ân kadar bakidir.